Merhaba sevgili dostlar,

Konumsal güce dayalı abartılı iletişimler başta olmak üzere, gerek ziyaret etmiş olduğum aile şirketlerindeki genç kuşak girişimciler, gerekse hayatın içinde veya kendi sektörümüzde karşılaştığım bazı akademik başarı sağlamış, hatta derece bile yapmış üst düzey kişilerin hayatın gerçekleriyle karşı karşıya kaldıklarında ciddi anlamda bocaladıklarını ve büyük çıkmaza girdiklerini bir çok kez gözlemledim. İlgimi çeken bu durumu araştırdım, samimi olarak fikirlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Daha orta okuldayken başlıyor aslında bu serüven…

Orta okuldayken en büyük hayalimiz iyi bir liseye girmek, lisedeyken iyi bir üniversiteye, üniversite sonlara doğru yaklaşırken gelecek kaygısı başlar, korku kaplar içimizi ve iyi bir CV doldurup her yere başvururuz.

Birkaç sene işsiz kalır ve ilk bulduğumuz işi kaçırmamak adına hemen kabul ederiz.

Hemde sevmediğimiz bir işte çalışarak başarıyı ve mutluluğu yakalamak pekte mümkün olmayacağını bile bile.

Bu size karamsar bir tablo gibi gözükebilir fakat yapılan çalışmalar sonucu Türkiye’deki insanların %70’inin çalıştığı işte mutlu olmadığı belirlenmiştir.

‘’İyi bir gelecek için elinde diploman olsun’’.

Bu söylediklerim aile ve toplumsal baskı sonucu bir çoğumuzun mecburi inanışı haline gelmiş bir psikolojik baskı aslında.

Farklı açılardan bakabilmek ve iletişim becerilerini geliştirmek gibi bir deneyime sahip olmayan bireyler yorum kabiliyetlerini kaybettikleri gibi insani ve hayati deneyimden de uzak kaldıkları için oluşan baskılarında etkisiyle kendilerini akademik başarıya odaklıyorlar.

Akademik Başarı için elde edilen puan sonucunda henüz hayati deneyimi olmayan bu kişilere inanılmaz görevler ve sorumluluklar yüklendiği yetmiyormuş gibi bir de sorumluluklarına, emirlerine onlarca veya yüzlerce kişi veriliyor.

Birçoğu kendilerini bile yönetmekte zorlanan bu kişilerle karşılaştığımda ve onlarla samimi olarak sohbet ettiğimde bulundukları mevkilere rağmen mutlu olmadıklarını gözlemledim.

İşini ve konumunu kaybetmekten müthiş derecede korktuklarını ve kaybetmemek için kendi hayatlarını robot gibi yaşadıklarını gördüm.

Önceden IQ (Entelektüel Zeka) – Öğrenme ve anlama yeteneği çok önem arz ediyordu.

Daha sonra gelişen teknoloji ve zorlaşan hayat şartlarında evdeki hesap çarşıya uymamaya başladı, TEORİ ile PRATİK ikisi birbirinden çok farklı hal almaya başladı.

EQ (Duygusal Zeka) – Kişinin kendisinin ve başkalarının duygularını algılayabilme ve yönetebilme kapasitesinin çok daha önem arz ettiği bir yaşam oluştu.

Benim de iki küçük evladım var ve onları bu zorlu hayatın kurallarına göre yetiştirmeyi çok önemsiyorum.

Fakat daha da zorlaşan hayat şartlarında IQ ve EQ’ nun yerini CQ (Yaratıcı / Meraklı Zeka) almaya başladı.

Bu zeka türü, anında ortaya çıkan karmaşıklığı, kriz anlarını ve belirsizliği daha kolay yönetebiliyor ve problemli durumlara daha basit ve hızlı çözümler geliştirebiliyor.

Günümüzde, özellikle iş dünyasında, kriz yönetimi ve adaptasyon artık en geçerli kurallar haline geldi. İhtiyaçları anlamak ve beklentileri doğru tespit etmek için benzer pazarlarda deneyim sahibi olmak işi inanılmaz kolaylaştırıyor.

Alanında bir sorun yaşandığında bu işi kim çözer diye düşünüldüğünde ilk akla gelen kişiler genelde CQ düzeyi yükseklerden çıkıyor.

Bugün ki yaşam koşullarında sektör gözetmeksizin, ‘’Problem Çözenlerin ve Fark Yaratanların’’ hayatta kaldığını ve marka olduğunu gözlemleyebiliyoruz.

Herkes ile aynı hareket edip farklı sonuçlar beklemenin çok da doğru olmadığını, insanların kendi dünyasına göre hayallerinin ve hedeflerinin olması gerektiğini, en önemlisi de bu hayallerine ulaşmak için ‘’Mücadele Ruhunu’’ kazanmanın çok ciddi önem arz ettiğini düşünüyorum.

Yine yapılan araştırmalarda, eğitim süreci devam ederken ticari deneyim ve gelir kazanmak için çalışan kişilerin %85’nin ilerleyen iş ve aile yaşamlarında da istikrarlı olduğu gözlemlenmiştir.

Cesaret, Kararlılık, Disiplin, Adanmışlık, Planlı Olmak, Kendine Güven, Sorumluluk Bilinci, Azim, İletişim Becerisi, Liderlik, Vizyonerlik, Öngörü Yeteneği, İş Zekâsı, Güvenilirlik, Sonuç Odaklılık ve TUTKU…

Başarının ve Kazancın, on yedi adet kilitli kapıların arkasında olduğunu ve yukarıda bahsetmiş olduğum bu kelimelerinde her birinin on yedi kapıyı açan anahtarlar olduğunu hayal edin…

Hangi anahtarı önemsiz görebiliriz ki?

Başarılı Olmanın, Fark Yaratmanın, Zirvede Kalmanın da Yolu Buralardan Geçer.

Herkes başarılı olmak ister ancak çok az kişi bu bedelleri ödemeyi göze alabilir.

Hayatınızda umduğunuz her ne varsa nasibiniz olsun.

Hoşça ve Sağlıcakla Kalın

TARIK ORDU